26 Ocak 2019 Cumartesi

DÜZELTİLECEK


           
       İlişkilerime, yalnızlığıma çok fazla kafamı yorduğumu düşünebilirsiniz. Evet evet yani düşünebilirsiniz'i izin verme anlamında kullandım. :) Çünkü ben kesinlikle bunlara ÇOK zaman ayırdığımı düşünüyorum.
       Bunun sebebi açlığını yaşıyor olmam. Duygusal bir birlikteliğe, şımartılmaya ve ait olmaya kesinlikle çok açım.
Çok yalnızım denildiğinde akla bir (1) olma hali gelir. Oysaki yalnızlığın çeşitleri ve yeri var. Mesela  iş hayatımda yalnız olduğumu düşünmüyorum. Beni destekleyen mentorlarım ve arkadaşlarım var. Evde şükürler olsun ki ailem var. Dışarıda güzel zaman geçirebileceğim ve güvenebileceğim insanlar var. Ama tek başıma kaldığımda, zihnimde hayalini kurabileceğim bir insan yok.
Yalnızlığımın beşinci ayını dolduruyorum. Bu süreçte ufak tefek flört girişimlerim ve birkaç buluşmam oldu tabii. İnstagramımda ilişkim olduğuna dair herhangi bir belirti görmediğinize göre; anlaşılacağı üzere hepsi girişimde kaldı.
       Bir arkadaşımla ne zaman baş başa kalsak muhabbetimiz hep bir noktada şuna bağlanıyor  'Niye yalnızız yeaaaa' . Önceleri, ilişkilerimizdeki tutumlarımızı anlatıp kendimizi eleştiriyorduk. Sonra erkeklerin tutumlarının yanlış olduğuna kanaat getirdik. Bir noktadan sonra goygoya döndü ve artık komik olmaya başladı.
Ama bundan beş gün önce yine bir buluşmam vardı. . Buluşma dediysem aklınıza 'date night' gelmesin. Uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşımla sadece oturup kahve içtik, biraz dolaştık hepsi bu.( Burada araya girmem gerekiyor. Sanki zeplinlerle gökten erkeklere bir metin yağmıştı ve hepsi aynı cümleleri noktasına kadar ezberleyip karşımıza geliyorlardı.Buna kesinlikle başka bir yazımda değinmeliyim. ) Neyse o paragraflardan birini bana sarf etti. Yüzümde tebessümle dinledim. Sonra içimi buz kesti. Eve döndüm ve kahve içtiğimiz sürede konuştuğumuz her şeyin analizini yapıp daha da sinirlendim. Konuya dönecek olursak 3 gün önce arkadaşa bu sohbetten bahsettim ve yine NEDEN kısmıyla ilgili çok gereksiz bir beyin fırtınasının içinde mahsur kaldık.
Arkadaşımın fikrine göre yalnız oluşumuzun sebebi, belirli bir kadın profili çiziyor oluşumuzmuş. Bir erkek bizim gibilerle bir ilişki düşünemezmiş çünkü zaten onlar için bir kaçışmışız. Takılmalık tipler yani. Buna yüzde yüz katılıyorum. Haklı. Çok haklı. Bizim gibi kadınlarla bir ilişki kurulamaz. Ama bunun sebebi çizdiğimiz profil değil. Bunu yapan biz değiliz. Sebebi; insanların dört parmağa odaklanmaları, o parmağın ardındakileri görememeleri. Gecenin ilerleyen saatinde bir adamla sohbet ettik. 'Ne istiyorsun gerçekten? ' diye sordu. Anlamak istiyordu. Yanılgısı ise benim cevabımın genellenebilineceğinin düşünmesiydi. Sanki benim vereceğim cevapla 'kadın' ı anlayabilecekti. Sarhoşluğun etkisiyle saçmaladım. Ertesi gün ayılınca, o an vermem gereken cevabı düşündüm.
Ben dördün aslında sekiz olduğunu gördüğümde, gördüğüm şeyi sevmek istiyorum. Gördüğüm insandan kaçmamak istiyorum. Mutlu etmek ve olmak istiyorum. Ve yanılmamak istiyorum.
Bundan altı ay önce bir adam sayesinde Almancadaki 'sein' kelimesine aşık olmuştum. ( Franz Kafka dan bahsediyorum) Franzcığım demiş ki:
 Sein sözcüğü Almanca'da iki anlama gelir; 'var olmak' ve 'onun olmak'
Ben, bu kelimeye ait olmak istiyorum.


Yazının adını da yukardakini koymaya karar verdim :D Düzeltmem gerektiğini unutmamak için. Bilirsiniz. Tek seferde yazar, paragrafları birbirinden koparır ve yayınlarım. Sonra tekrar okuduğumda utanır ve düzeltebildiğim kadar düzeltirim. Neyse okuduğunuz için teşekkür ederim 😗


FESFUSCUM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MODERNİZE SÜPER EGO

              Tertemiz bir çocuğu, sahip olduğunuzu sandığınız bir modernize ahlaksızlığın içinde beslediğinizde ona iyilik etmiş olur musun...